Tebernüş Kireççi'ye SORU SOR

Muhtesiplik nedir?

Osmanlı döneminde, diğer İslam şehirlerindeki gibi, çarşı esnafını dini kurallara göre denetleyen memur. Şimdiki zabıtanın din kurallarına göre çalışanı.



Muhtesiplik nedir?
Muhtesipten zabıtaya...



Muhtesip ne demektir?



Türk Dil Kurumu’nun (TDK) sözlüğü, “muhtesip” kelimesinin karşılığını şöyle veriyor; 


“İslam şehirlerinde çarşı ve pazar esnafını din kurallarına göre denetleyen görevli, belediye memuru”



Muhtesip kimdir?



Muhtesip, en alt seviyedeki halk ile hükümdar arasındaki münasebeti tesis eden insandı. O, güvenliği ve bilhassa bir hükümdarın ölümünde asayiş ve düzeni sağlamak durumundaydı.


Muhtesip Osmanlı'da çarşı, pazar denetlemesini yapan memurdur. Muhtesip, kadınında izni ile narh (fiyat) belirler ve esnafın belirlenen fiyata uymasını sağlardı.



Muhtesip, şimdinin zabıtası mıdır? 



İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdürlüğü’nün internet sitesinde şu bilgiler yer alıyor; 


“Türkler, İslam kültürünün etkisiyle idari yapılanmalarında ve yönetim biçimlerinde bazı değişiklikler vücuda getirdiler. Bugünkü manada Hakim, Savcı, Belediye Başkanı gibi sıfatların bir kısmını bünyesinde toplayan Kadılık müessesesini tesis ederek,  aynı zamanda zabıta görevlerinin bir kısmını da bu birime yüklediler. Ancak bu uygulama bir müddet sonra terk edilerek, zabıta görevi tekrar Subaşılara verildi. Sonraları kurulan Müslüman Türk Devletlerinde daha çok belediye işlerinde görevlendirilmesine rağmen zabıta görevi de yüklenen Muhtesipler ortaya çıktı.


Çarşıların denetlenmesi hizmetine "Hisbe" ve bu vazifeyi yapanlara da "Muhtesib" adı verildi. Muhtesibin teftişi pazarlar için geçerli olmakla beraber, esnafın mallarının insanların gelip-geçtiği yollara taşmasını engelleme görevi de vardı. Muhtesibin fiyat be-lirleme yetkisi yoktu. Esnafı belirlediği fiyatla mal satamaya zorlayamazdı. Muhtesibin esas vazifesi; temel ihtiyaç ürünlerinde karaborsacılığı önlemek olduğundan uncuları, fırınları, değirmenleri, kasapları, lokantaları, denetim altında bulundururdu. Ölçü-tartı aletlerinin kontrolü de Muhtesiplerin görevleri arasındaydı.

Yeniçeri Ocağının 1826 tarihinde ortadan kaldırılmasının ardından kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammedi'ye adlı askeri teşkilat (1826-1846) tarihleri arasında Yeniçeri Ocağından intikal eden zabıta hizmetlerini yüklendi. Bu dönemde, teşkilatın başında Yeniçeri Ağasının yetkilerini taşıyan Serasker bulunuyordu. Aynı dönemde İstanbul çeşitli zabıta makamlarına ayrıldı. Her bölgede ayrı bir birimin zabıta görevini yüklenmesinden dolayı bu devirde de sorumluluk kargaşası devam etmiştir. Asayiş ve güvenlik hizmetlerini yürüten Asakir-i Mansure-i Muhammedi'ye askeri kuruluşunun dışında 1826 yılının ağustos ayında yayınlanan "İhtisap Ağalığı Nizamnamesi'yle birlikte İhtisap Nezareti kuruldu. Yeni kurulan bu teşkilatın çalışanları, kol gezmek ve güvenlik hizmetlerini yürütmekle birlikte belediye hizmetlerinin bir bölümünü de yüklendiler. Başkentte İhtisap Nezaretinin sorumluluğuna bırakılan asayiş ve güvenlik hizmetleri, eyaletlerde Sipahilerin sorumluluğuna bırakıldı. ihtisap Nezareti ve ihtisap işlem ve eylemleri 1845 yılında Polis Teşkilatının kurulması üzerine 1846 yılında zabıta hizmetlerinden çekildi.



Modern zabıta teşkilatı ne zaman kuruldu? 



Cumhuriyetle birlikte, yapılanma sürecine giren Türkiye Cumhuriyetinin Polis Nizamnamesi yürürlükten kaldırılarak yerine 3201 tarihli Emniyet Teşkilatı Kanunu ikame edildi. "Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu" kanunun da yürürlüğe girmesinden sonra Emniyet Teşkilatındaki polis mevcudu süratle artmaya başladı.


Bir müddet Emniyet Teşkilatında önemli değişimler olmadı. Ancak, 11 Mayıs 1953 tarihinde 6085 sayılı Karayolları Trafik Kanunun yürürlüğe konularak, trafiğin düzenini ve denetimini sağlamak üzere Trafik Zabıtası kuruldu. Değişen dünya şartlarında top-lumsal olayların artış göstermesi üzerine 1965 yılında çıkarılan "Toplum Zabıtası Kurulması Hakkında Kanunla il emniyet müdürlükleri bünyesinde toplumsal olaylara müdahale etmek üzere Toplum Zabıtası Müdürlükleri kuruldu.


2000 yıllara gelindiğinde ise, 2005 yılında yeniden düzenlenen 5393 sayılı Belediye Kanunu ile Zabıta hizmetleri son şeklini almıştır.



Muhtesip, zabıtaya nasıl dönüştü?



Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Rıza Abay , Toplumsal Yapı ve Toplumsal Kurum Değişmesi (İhtisap Kurumunun Zabıta Teşkilatına Dönüşümü Örneği) başlıklı makalesinde muhtesipin zabıtaya dönüşmesini şöyle özetler;



“2. İHTİSAP KURUMUNUN KAYNAĞI VE ZABITA TEŞKİLATININA DÖNÜŞÜMÜNÜN SOSYOLOJİK ARKA PLANI 


İhtisap ve Zabıta kavramları zaman içinde iç içe geçmiş iki kavramdır. İhtisap kavramı "hisbe" ve "muhtesip" kelimelerine dayanır. Hisbe; ecir, sevap demektir. Muhtesip ise; "hisab" kökünden bir kelime olup, hesap sorma, mesuliyet-sorumluluk anlamlarına gelmektedir. Böylece muhtesip hesap sormak suretiyle "ecir" kazanan, "sevap" kazanan kimse demektir. Kavram olarak ise muhtesip: (eskiden) belediye işlerine bakan memur, belediye memuru, (eskiden) polis anlamlarında kullanılmıştır.


Ayrıca kavram olarak 


Muhtesip; "maruf" olanı açıkça yapmayana, yapmasını emretmek, kötülüğü de açıkça işleyene engel olmak anlamın da kullanılan bir tabirdir. 


İhtisap kurumunun ortaya çıkmasında İslam inanç sisteminin ve bu inanç sisteminin birincil kaynağı olan Kur'an 'ın çok açık bir etkisi söz konusudur. İslam dünyasında öne çıkmış olan bazı bilginler çeşitli eserlerinde bu görüşü teyit etmektedirler. 


Tarih boyunca Müslümanlar tarafından kurulmuş olan bütün devlet organizasyonlarında ihtisap kurumunun yerinin olduğu anlaşılmaktadır. 


Bu cümleden olarak, kronolojik bir sıralama ile, Hz. Peygamber dönemindeki Medine şehir devletinden başlayarak, Emeviler, Abbasiler, Fatimiler, Eyyubiler, Memluklular, Endülüs ve Safevi devlet organizasyonlarında ihtisap kurumuna yer verdikleri açıkça görülmektedir. Türklerde ihtisap işlerine gelince,hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da Müslümanlıktan önce ve sonraki anlayış ve uygulamaları farklıdır. Her toplumda olduğu gibi, Müslümanlıktan önceki Türk topluluklarında da ihtisaba tekabül eden bir kurumun var olması gerektiğini düşünmek son derece makul karşılanmalıdır. 


Eski Türklerde toplumsal yapı ordu-millet özelliği gösterdiği için Zabıtanın yaptığı işleri ordu-millet hiyerarşisi içinde "Subaşı"lar yürütüyorlardı.


Türk Zabıta tarihinde Türklerin kurmuş olduğu bütün devletlerin idari yapılanmasında yer alan Subaşı, ilk Zabıta olma özelliğini taşır. Subaşılar zaptiye işlerini yaparlarken keyfi davranmayıp Oğuz töresine uyuyorlardı. Töre'de herkesin görev ve dereceleri belirlenmişti. Töre'deki kurallara göre "Bir kimse ....... yasağa bir kere hilaf etse ana dil ile öğüt verler ve eğer giru (tekrar) muhalefet ederse gereği gibi tehdit ve cevredeler." biçiminde bir yaptırım da mevcuttur. 


(...) 


Anadolu Selçuklu devletinde de ihtisap kurumu bulunmaktaydı. II.Kılıç Arslan (1155-1192) zamanında Konya'da Sultana mensup, Konyalı Fahrettin Yunus bin Hasan isminde dükkan sahibi bir Muhtesip ile Malatyalı Ebu Bekir bin Hasan adında diğer bir Muhtesibin varlığından söz edilmesi ve Anadolu Selçuklularının idari teşkilatı içinde bir "Divan-ı Muhtesip" dairesinin bulunması bunun kanıtıdır.


Osmanlı dönemine geldiğimizde, diğer bazı kurumlarda olduğu gibi ihtisap kurumu da değişerek gelişmiştir. Osmanlı şehir merkezlerindeki günlük hayatın düzenlenmesinde önemli ölçüde rolü bulunan ihtisab kurumu, bilhassa esnaf örgütlerine karşı sahip olduğu geniş yetki ve selahiyetler bakımından önem arz ediyordu. Osmanlı toplumuna, Müslüman Arap dünyanın bir mirası olarak intikal eden ihtisab, her zaman önemini koruyan, vazgeçilmez kurumlardan biri olmuştur. Osmanlı devlet teşkilatının kadrosu içinde yer alan ve hemen hemen bütün müslüman devletlerde Muhtesib diye isimlendirilen bu görevliyi Osmanlılar da genellikle aynı şekilde isimlendirmişlerdir. Bununla beraber Osmanlılarda, bazen "İhtisab Emini" bazen da "İhtisab Ağası" diye isimlendirildiği olmuştur. 

Osmanlı devletinde ihtisab vazifesi yapmakla görevli bir yetkilinin resmen bu vazifeye ne zaman getirildiği kesin olarak tespit edilememektedir. Medeniyet tarihçisi Ziya Kazıcının tespitlerine göre ilk defa Sultan I. Murad'ın hicri 787 tarihli vakfiyesinde hem idareci, hem de şahid olarak bir Muhtesibin isminden bahsedilmektedir.


Ünlü tarihçi Halil İnalcık’a göre ise Fatih zamanında vazife ve salahiyetleri kanunnamelerle tespit edilen Muhtesibin bu durumu ilerde neşredilecek olan ihtisab kanunnamelerine de ışık tutmuş olmalıdır. Zira, 1502 tarihli Bursa ihtisab kanunundaki bazı kayıtlardan Fatih zamanında böyle bir ihtisab kanunnamesi yapıldığı tespit edilebilmektedir.

19.yy’ın ilk çeyreğinde sonra Osmanlının kurumlarında meydana gelen değişmelerden ihtisap kurumu da nasibini almıştır. Bu cümleden olarak,1826 yılında II. Mahmut tarafından yeniçeri ocağının kaldırılması ile birlikte, bir yenilik hareketi olarak ihtisap ağalığı da "ihtisap nezaretine" dönüştürülür ve ihtisap ağasının ünvanı da ihtisap nazırı olur. İhtisap nezaretinin görevleri yeniden düzenlenir. Bazı yeni görevler ile yükümlülüğü arttırılır. Daha önce devlet protokolünde, (kadının yardımcısı olarak görüldüğü için) yeri olmayan ihtisap ağasının, Đhtisap nazırı olarak yer aldığını da görmekteyiz. İhtisap nezaretinin kurulmasından sonra, "kul oğlanlığı" kaldırılarak, yerine "İhtisap Neferliği" ihdas olundu. Böylece kul oğlanlığı görevini ihtisap neferleri isimli askerler yürütmeye başladılar. Başka bir ifade ile 1826'da İhtisap Nezareti kurulunca, İhtisap Neferleri Belediye Zabıta memurluğu görevini devraldılar. Böylece bugünkü anlamda Belediye Zabıtası da (1826 tarihi itibarı ile) kurulmuş oldu. 


Daha önce de belirtildiği gibi Osmanlılarda ihtisap ağalığı, çarşı pazar kontrolü, vergi toplama işi, bugünkü anlamda belediye zabıtasının görevleri yanında yine bugünkü anlamda polisin görevlerini de yürütüyordu. İhtisap nizamnamesinde de görüldüğü üzere; başlangıçta polis teşkilatının görevini ifa eden İhtisap Nezaretinin yükü 1845 de "polis teşkilatı"nın ve 1846'da "Zaptiyye Müşiriyyeti"'nin kurulması ile hafiflemiş ve sadece esnafın kontrolü, teftişi ve narh hususuna indirgenmiştir. İhtisap Nezaretinde şekilsel olarak zaman zaman bazı küçük değişiklikler yapılmışsa da, gerçek değişiklik batılılaşma sürecine paralel olarak 1855 yılında İhtisap Nezareti kaldırılarak yerine "Şehremaneti" kurulması suretiyle yapılmıştır.


1855 yılında Şehremaneti kurulmasına kadar, belediye zabıta memurluğu görevini asker ocağından olan İhtisap neferleri yürütürken bu tarihten itibaren belediye zabıtası görevini "kavaslar" icra etmeye başladılar. Zamanla, okuma yazması olmayan kavaslar yerine batılı anlamda yeni memuriyetler ihdas edilerek kavas ismi de komisyon çavuşu olarak değiştirildi. Belediye zabıta müfettişlerine "tebdil" kıdemli olanlara "tebdil eskisi" ve daha sonraları da komiser denildi. 


1869 tarihinde yapılan reorganizasyon da komiser ünvanı "başçavuş"'a, komisyon ünvanı da "belediye çavuşu"na çevrildi. Bu ünvanlar 1877 belediye kanunu ile de hükme bağlandı. 


(…) Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. İhtisap kavramı zamanla zabıta kavramına dönüşmüş, daha sonra da özel anlamıyla zabıta denilince belediye zabıtası anlaşılır hale gelmiştir



3. MUHTESİP İLE ZABITANIN KARŞILAŞTIRILMASI 


İhtisap kurumunda görev yapanlara Muhtesip, Zabıta teşkilatında görev yapanlara da Zabıta denilmektedir. Muhtesip ile Zabıtanın görevleri ve yetkileri de toplumsal yapı ve toplumsal kurumlarda, zaman içinde meydana gelen değişimi ve dönüşümü göstermesi bakımından anlamlıdır. 


3.1. Muhtesibin Görevleri


Yukarıda ihtisap kurumunun İslam toplumlarına özgü bir kurum olduğunu ve Muhtesibin de hesap sormak suretiyle "ecir" kazanan, "sevap" kazanan kimse demek olduğu ifade edilmiştir. Muhtesip olmak için ise Müslüman,mükellef ve muktedir olmak şartlarına haiz olmak gerekir. 


Kur’an ayetlerini ve peygamber hadislerini ve uygulamalarını referans gösteren kaynaklarda ihtisap konusuna ayrılan özel bölümlerde Muhtesibin görevleri şöyle sıralanmaktadır. 


- Allah'ın hakkı olan emirlere teşvik, 


- İnsanların haklarına ait iyilikleri teşvik, 


- Allah hakkıyla kul hakkı arasında müşterek iyilikleri teşvik, 


- Kötülüklerden uzaklaştırma, 


- Haram ve şüpheli işlerden menetme, 


- Harama götürücü hileli işleri kontrol ve yasaklama 


- Yalnız insanların haklarından doğan kötülükleri engelleme, 


- Allah hakları ile kul hakları arasında müşterek olan kötü hareketleri engellemedir.


Meşhur İslam bilgini Gazzali de insanların işlediği çirkin işleri (münkerleri) saymanın imkanı olmadığını ifade ettikten sonra çirkinlikleri (münkeratı) şöyle kategorilendirmiştir: 


- Meclislerdeki münkerat 


- Çarşı ve pazarlardaki münkerat 


- Sokak ve caddelerdeki münkerat 


- Hamamlardaki münkerat 


- Ziyafet yerlerindeki münkeratı 


- Amme münkeratı 


- Sultanların ve Emirlerin işlediği münkerat.


İbn Haldun ise konuyu şöyle açıklar: Muhtesib, halkı şehir ve ahalisinin fayda ve maslahatlarına uygun hareket etmeye sevk eder. Yollardaki kalabalık ve sıkışıklıklara engel olur, hamalların ve gemicilerin fazla yük yüklenmelerini meneder, yıkılma tehlikesi gösteren yapıların ve evlerin yıktırılmasını sahiplerine emreder, yollardan geçip gidenler için zararı dokunabilecek nesneleri ortadan kaldırır. Okullardaki öğrencileri haddinden fazla döven öğretmenlerin ellerine vurur. Onları öğrencilere haddinden aşırı vurmaktan alıkoyar.. Aldatmalara, yiyecek ve içecek maddelerinde hile kullananlara yüksek fiyatla satanlara ve bundan başka ispata, delil ve tanıklıklara muhtaç olmayan hususlara,ölçü ve ölçeklere bakar. Borçlarını vaktinde ödemeyenleri insafla iş görmeye mecbur eder.



3.2.Muhtesibin Yetkileri 


Muhtesip, sınırları devlet tarafından belirlenmiş konularda hakim (kadı) gibi yetkilere sahiptir. Genel olarak Muhtesip, tanık ve delil ile ispata muhtaç olmayan iş ve hallere bakar. Muhtesip kendisince bilinen her işe ve incelenmek üzere kendisine sorulan ve açık olan,belli olan hal ve işlere bakar; hükmeder... Bunlar umumi haller ve yerine getirilmesi kolay işler olduğu için kadı bunları muhtesibe havale etmiş gibi olur. Genel yargılama usullerinde olduğu gibi ihtisap işlerinde de dava için muhtesibe müracaat edilebilir. Davacı insan haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile muhtesibe muracaat edebilir. Ancak muhtesip insan hakları ile ilgili bütün davalara bakmaz. Sadece kendi konusuna giren insan haklarına bakabilir. Muhtisip, itiraf edilen haklara ait davalara bakar, inkar ve kaçınmayı ihtiva eden davalara bakamaz. Hakim, inkar edilen hususlarda yemin verir. Muhtesip ise yemin veremez. Hakimler delilleri dinleme ve yemin ettirme konusunda tam yetkilidirler. Muhtesip de genel yargılamada olduğu gibi davalıyı, yerine getirmediği görevi yerine getirmesi için zorlar. Ancak bu durum yine muhtesibin görev ve yetki alanına giren konular için geçerlidir.


Muhtesip görevini yaparken ve yetkilerini kullanırken bazı hususlara dikkat etmek mecburiyetinde olduğu gibi bazı kurallara da uymak zorundadır. Bilinmesi gereken genel bir ilkedir ki, kötü olan şey kim veya ne tarafından ve kime veya neye yapılırsa yapılsın kendisine ihtisap uygulanır. 


Muhtesibin yapılmasını istediği iyi işler yada yapılmamasını istediği kötü işler yeni bir içtihada gerek olmayacak şekilde açık ve seçik olmalıdır. Ayrıca Muhtesip çirkin kabul edilen işleri bulup çıkarmak için tecessüs sahibi olmamalıdır. Yaptığı işin kötülüğünü bilmeyenlere de öğretmek ve yumuşak bir üslup ile ikaz etmelidir. Şayet bir kimse çirkin kabul edilen işi bilerek yapıyorsa nasihat ederek ikaz etmek Muhtesibin görevlerindendir. Eğer kötülüğü işleyen kişi nasihattan da anlamıyorsa yasaların yaptırım gücü ile korkutmak gerekir.