Tebernüş Kireççi'ye SORU SOR

Kamu özel ortaklığı nedir?

Kamu'nun geliştirdiği ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan yeni bir "proje üretim" yöntemi.



Sağlık Bakanlığı'na bağlı bir daire başkanlığı da kuruldu.


Yasa, 9 Mart 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.


Yasanın tam adı:

- 6428 Sayılı Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli İle Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi Ve Hizmet Alınması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun.


İPTAL İSTEMİ


CHP, bu kanunun iptali istemiyle 9 Mayıs 2013'te Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yaptı. 


Türk Tabipleri Birliği Hukuk Bürosu tarafından yasanının Anayasaya aykırılığına ilişkin hazırlanan rapor için TIKLAYIN.



Meslek örgütleri, Kamu-Özel Ortaklığı modeli ile devletin sağlık hizmetlerinden çekileceğini, sağlığın tamamen paralı hale geleceğini savunuyorlar.


Türk Tabipleri Birliği (TTB) başta olmak üzere meslek örgütleri Kamu-Özel Ortaklığı modeli ile devlet hastanelerinin ortadan kalkacağını, özellikle yabancı sermayenin hastane yatırımları yapacağını, devletin sağlık hizmetlerinden çekileceğini ve sağlığın tamamen paralı hale geleceğini ileri sürüyor.


Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, Ocak 2013'te verdiği röportajda, tasarının yasalaşması ile şehir hastanelerinin kurulmasına başlanacağını, yurttaşın birçok sağlık hizmetinin bedelini cebinden karşılayacağını belirtti, “Türkiye’ye yabancı sermaye girişi bununla başlamış olacak. Kamu hastaneleri yabancı sermaye gruplarına 25-49 yıllık anlaşmalarla kiralanacak. Bu tam bir kapitülasyondur” dedi.


Prof. Özdemir Aktan, Türkiye’de sağlık harcamalarının giderek arttığını, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sağlık hizmetlerinin yüzde 50’sini sağladığını, SGK’nın kamu özel ortaklığı ile birçok ödemeden çekileceğini, sağlığın da tamamen özelleşeceğini söyledi. AKP iktidarında ilaca ve doktora ulaşımın kolaylaştığını, hastaların bir torba tetkik ile hastanelerde dolaştığını ancak hastalara teşhis koyacak sorumlu hekimlerin bulunamadığını belirten Aktan, "Söz konusu modelle yurttaşların sorunları katlanacak" ifadesini kullandı. 


Sağlık Bakanlığı’nın yeni sistem ile sağlıktan tamamen çekileceğini ifade eden Aktan, “Yasa tasarısında bir şirket gelecek, o hastaneyi yapacak, işletecek, devlet de buna karşılık bir kira ödeyecek. Bu hastanenin ek sağlık hizmetleri, yemeği, güvenliği, temizliği, kafeteryaları da ihaleye verilecek şirkette olacak. Bu da yetmezmiş gibi hastanelerin boşalttığı yerler de bu şirketlere verilecek, istenilen bölümler ihaleye çıkarılacak” dedi.


"HASTANELERİN KONUMLARI YATIRIMCIYI ÇEKİYOR" 


TTB Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 


- “Kamu-özel ortaklığı yasasıyla Uluslararası Tahkim devreye girecek. Yani insanlar Türkiye’ye gelecek, yatırım yapacak, bunu da riske atmak istemeyecekler, fiyatlandırmayı da ben yaparım diyecek. SGK’nin ödeme kapsamı da ister istemez daralacak. Örneğin Ankara Numune, Zekai Tahir Burak, Sami Ulus hastaneleri boşaltılacak, şehrin dışında Etlik ve Bilkent’teki şehir hastanelerine taşınacak. Yasayla hastanenin otoparkını, yemekhanesini, korumasını, temizliğini de o şirkete veriyor. Üstelik boşalttığı yeri ‘siz burayı alın, ne isterseniz yapın’ dedi. TTB’nin açtığı dava sonucu Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi. Tek bir amaç var, Türkiye’ye yabancı sermaye girişini sağlamak. 25-49 yıllık anlaşmalar yapmak tam kapitülasyondur. İnsanları en fazla cezbedenlerden biri İstanbul’daki hastanelerin yerleri. Örneğin Şişli Etfal Hastanesi Şişli’nin, Taksim İlkyardım Hastanesi Taksim’in göbeğinde. Haydarpaşa Numune Hastanesi Haydarpaşa Port projesi içinde düşünülen yerler arasında. Buralar İstanbul’un en kıymetli yerleri arasında geliyor. Ayrıca şehrin göbeğindeki hastaneleri şehrin dışına taşımak da mümkün değil, ulaşım sorunu yaşanabilir. Haydarpaşa, Şişli Etfal gibi hastaneler tarihi hastanelerdir. Bunların olduğu yerde korunması gerekli. Yasa çıkarsa hepsi yok olacak.”



BU YÖNTEMLE İLK HASTANENİN TEMELİ 20 AĞUSTOS 2013 SALI GÜNÜ ATILDI:

Kamu özel ortaklığı nedir?


Kamu-özel ortaklığı ile yapılan ilk şehir hastanesinin temel atma töreni Yozgat'ta gerçekleştirildi.


Törene, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, ilgililer ve vatandaşlar katıldı.


Toplam 275 milyon TL'lik özel sektör yatırımı ile yapılacak Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 75 bin metrekarelik alan üzerine inşa edilecek.


Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, törende yaptığı konuşmada, Yozgat'ta bu proje ile tarihinde tek seferde en büyük yatırımın temelinin atıldığını belirterek, böylesi bir günü yaşıyor olmanın sevincini duyduğunu ifade etti:


- "Sayın Başbakanımızın da özel önem verdiği,10 yıllık hayalim dediği Şehir Hastaneleri Projesi'ni artık hayata geçiriyoruz. Sayın Başbakanımıza teşekkürü bir borç biliyorum. Uzun süredir üzerinde çalıştığımız hizmet ve finansman modeli olan Kamu Özel İşbirliği Yöntemi ile reformlarımıza bir yenisini daha ekliyoruz. Bu modelin de katkılarıyla bütün hastanelerimizi 2023 Türkiye vizyonuna uygun hale getireceğiz.


Bu kapsamda öncelikle 22 ilimizde yapılması hedeflenen hastaneler için Bakanlığımızın ilgili birimleri gerekli fizibilite çalışmalarını yapıyor. Gelinen aşamada ise 8 ilimizde yapacağımız 9 sağlık kompleksinin sözleşmelerini ilgili firmalarla imzaladık. Bugün ise aynı model kapsamında projelendirdiğimiz Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanemizin temelini atıyor, sağlık alanında yeni bir sayfa açacak yatırımların startını Yozgatımızda veriyoruz. Yozgatımıza ve ülkemize hayırlı olsun."


Projeyi kamu-özel işbirliği modeli ile Rönesans Holding, Şentürkler İnşaat, Ş.A.M Yapı ve Sıla Sağlık Danışmanlığı yapıyorlar.



ULUSLARARASI  LİTERATÜRDEKİ ADI: PPP


Metin Ercan. Radikal gazetesindeki köşesinde Kamu Özel Ortaklığı'nın uluslararası literatürdeki yerini şöyle yazdı:

25 Haziran 2013 tarihli yazı.


Dünya Ekonomik Forumu (WEF) dünyada yıllık altyapı yatırım talebini 4 trilyon dolar olarak tahmin ediyor. Ancak bu talebin 1 trilyon dolarlık kısmı kaynak ve idari yetersizliklerden dolayı yatırım olarak hayata geçmiyor. WEF, ‘Stratejik Altyapı’ raporuyla optimal yatırım seviyesinin yakalanması için son yıllarda gündeme gelen ‘kamu-özel ortaklığı’ (public-private partnership-PPP) modelinin önemini vurguluyor. 


PPP modeli 



PPP, WEF’in de kabul ettiği tanımıyla, ‘kamu ve özel sektör arasında, özel sektör tarafının tanımlanmış hizmetleri sunduğu ve/veya taahhütleri yerine getirdiği anlaşmalardır’. PPP sözleşmeleri, bir yatırım veya projenin, tasarım, inşa, idare ve bakım gibi süreçlerini kapsayabilir. PPP’nin önemli bir özelliği, özel sektörün, kamuyla, projelerin gelirleri kadar risklerini de paylaşmasıdır, yani iki tarafın da ‘parmağı taşın altındadır’. PPP’nin uygulamada farklı türleri bulunmaktadır. Örnek olarak, -bir kısmının Türkiye’de de uygulamaları bulunan- işletme sözleşmeleri, kiralama, işletme hakkı devri, yap-işlet-devret (build-operate-transfer, BOT), tasarla-yap-işlet (design-build-operate, DBO), tasarla-yap-finanse et-işlet (design-build-finance-operate, DBFO) gösterilebilir. Kamunun ‘güvencesi’ ve kamu çıkarı odağı ile özel sektörün kârlı işletmecilik anlayışlarının birleşimi, PPP’de bir sinerji doğurmaktadır. PPP ile ekonomik anlamda verimsiz projeler elenmekte, ‘ekonomik motivasyon’ ile projelerin daha hızlı gerçekleştirilmesi sağlanmakta, maliyetler kontrol altına alınmakta ve özel sektörün girişimci yönüyle ek gelir kaynakları hayata geçirilmektedir. Bunun ötesinde PPP uygulamalarında, özel sektör kamuya göre daha yakın ilişkiler içerisinde olduğu finans kaynaklarından fon sağlama yeteneğini işin içerisine katmaktadır. Böylelikle kamunun elinde finansman engeline takıldığı için ‘doğmadan ölen’ projeler, yaşam şansı bulabilmektedir. Dünya Bankası verilerine göre, sadece düşük ve orta gelirli ülkelerde 2000’li yılların başında 20 milyar dolar düzeyinde olan yıllık PPP yatırımları, 2010-2011 yıllarında 100 milyar dolar düzeyine kadar ulaşmıştır. Özetle, PPP ile kamu yararı açısından kritik olan ancak kamudaki idari ve mali kısıtlar nedeniyle hayata geçmesi yıllarca ertelenebilecek projeler, bu sayede daha hızlı ve verimli bir şekilde gerçekleştirilmektedir. 

Türkiye’de PPP 



Türkiye’de aslında PPP, 80’lerin başında, kamu dışındaki kuruluşların elektrik üretimi gerçekleştirmesini sağlayan 3096 sayılı kanuna kadar uzanmaktadır. Kalkınma Bakanlığı’na göre, yap-işlet-devret modeline imkân tanıyan 1994 tarihli 3996 sayılı kanundan beri, 2012 itibariyle başta enerji ve ulaştırma sektörlerinde farklı modeller uygulanarak sözleşme büyüklüğü 26 milyar dolara ulaşan 111 adet proje tamamlandı. Özellikle son dönemlerde gündeme gelen çok büyük ölçekli köprü ve havalimanı ihaleleri, salt kamu kaynakları ile gerçekleştirilmesi çok daha zor olacak mega projelerin özel sektör ‘kıvraklığı’ ve girişimciliğini kullanarak sıraya alınmasını sağladı. Yeni bir gelişme olarak, 2013 Mart ayında yürürlüğe giren bir kanunla, PPP modeli ile sağlık tesislerinin arttırılması hedefleniyor. 2007 yılında Sağlık Bakanlığı nezdinde kurulan ‘Kamu Özel Ortaklığı Dairesi’ ise PPP modelinin sistematik bir örgütlenme olarak faaliyetlerini sürdürmesi anlamındaki en önemli adımlardan biri olarak sayılabilir. Bu yapıda birçok ilimizde yeni sağlık tesislerinin kurulmasıyla ilgili girişimler başlatılmıştır. Özetle, PPP, devletin sosyal fonksiyonu ve özel sektörün kâr motivasyonunu birleştirerek kamu yararına olan çok sayıda projenin hızlı bir şekilde hayata geçirilmesini sağlamakta ve ‘altyapı açığını’ kapatmak için çok kritik bir araç olarak önem kazanmaktadır.

20 Ağustos 2013 Salı günü Cumhuriyet gazetesinin manşet haberi böyleydi:



 Kamu özel ortaklığı nedir?