Tebernüş Kireççi'ye SORU SOR

Çimento

İnşaatın olmazsa olmaz yapı malzemesidir. Betonarme yapıların temel taşıdır. İşte çimento konusunda aklınıza gelebilecek tüm soruların yanıtları:



Çimento


Çimento nedir?



Çimento ile harç ve beton gibi çimentolu ürünler insanoğlunun geçmişte en fazla kullandığı ve gelecekte en fazla kullanacağı yapı malzemesi olmakla beraber aynı zamanda en fazla küçümsenen ve özellikleri en az bilinen malzemelerdir. Belki de bunun nedeni ilk bakıştaki basit görünümleri ve kolay sanılan üretimleridir.


Çimento, esas olarak, doğal kalker taşları ve kil karışımının yüksek sıcaklıkta ısıtıldıktan sonra öğütülmesi ile elde edilen hidrolik bir bağlayıcı malzeme olarak tanımlanır. Hidrolik bağlayıcı maddeler, su ile reaksiyonu sonucu sert bir kütle oluşturduktan sonra su içersinde dağılmayan, sertliğini ve mukavemetini muhafaza eden veya artıran bağlayıcı maddelerdir.


Diğer bağlayıcı maddeler gibi çimentolar da, CaO, MgO gibi alkalin öğeler ve SiO2, Al2O3 ve Fe2O3 gibi hidrolik öğelerden oluşur. Alkalin ve hidrolik öğelerin oranları da bağlayıcı maddenin niteliğini belirler.



Çimento nasıl üretilir?



Kalker, kil ve marn hammadde olarak ocak bölgesinde taşıyıcı araçlara yüklenir. Ocaktan getirilen hammaddelerin boyutları tozsuzlaştırma ünitesi ile donatılmış bir çeneli kırıcıda, 25x25 milimetreye düşürülür. Kırılan hammaddeler çeşitlerine göre stoklanır. Tozlar transfer noktalarındaki torbalı filtrelerle geri kazanılır. Alınan hammaddeler değirmende öğütülerek farin haline getirilir. Çimento hammaddelerinin dikkatle orantılanmış bir karışımı olan farinin ana bileşenleri kireç ve silistir.


Kireç daha ziyade kalker veya marn gibi kalsiyum karbonat içeren kayaçlardan ortama girer. Silis için ise başlıca kaynak kildir.Bunları alumin ve demir oksit takip eder. Daha az miktarlarda magnezyum ve alkali oksitler gibi diğer maddeler de bulunur.


Farin silosunda tartılarak alınan farin, siklonlardan oluşan bir ön ısıtıcı kuleye beslenir. Farin 30oC’den 1000oC’ye kadar ısıtılarak %90 oranında kalsine olur. Tamamen kapalı bir sistem olup çevreyi etkileyici hiç bir madde yaymaz.

Farin, fırında pişerken hammadde içerisindeki oksitler önce serbest hale gelirler ve sonra sıcaklık yükseldikçe aralarında yeni bileşikler oluştururlar. Ön ısıtıcıdan gelen farin döner fırında 1500oC’de pişirilerek kalsine edilebilmesi için granüle hale getirilir ve bu işlem düşey değirmenlerde veya bilyalı değirmenlerde gerçekleştirilir. Çıkan ürüne ise klinker denir. 1300oC’de fırından çıkan klinker soğutularak sıcaklığı 100oC’ye düşürülür ve öğütme sırasında değirmen içine basınçlı su verilerek sıcaklığın artması önlenmiş olur.Daha sonra bu klinker, klinker stokholünde toplanır.  


Soğutucudan çıkan klinker çimento üretiminde bir ara ürün sayılır ve çimento klinkerin bir miktar kalsiyum sülfat ile öğütülmesi sonucu elde edilir. Klinker ve alçının öğütülmesinde daha çok bilyalı değirmenler kullanılır. Yaklaşık 3m çapındaki çelik silindir şeklindeki değirmenlerde hacimlerinin üçte birine kadar çelik silindir şeklindeki değirmenlerde hacimlerinin üçte birine kadar çelik ezici bilyalarla doldurulmuş bölmeler bulunur. Silindir dönerken bilyalar klinker tanelerine çarparak onları ufalarlar.


Son bölmede istenilen incelik elde edilmiş olur. Klinkere öğütme sırasında ağırlıkça %3-5 arası kalsüyum sülfat katılır. Bu işlem çimentonun su ile karıştırıldığında kimyasal reaksiyonların ve katılaşma sürecinin kontrolü bakımından zorunludur ve bu ürün silolara gönderilir.


1-Torbalı Çimento: Çimento, üç katlı özel kraft kağıttan torbalara konur. Bu torbalar ülkemizde ve diğer pek çok ülkede 50 kg’liktir. Ancak bazı ülkelerde 25 kg’lik torba kullanıldığı da bilinmektedir.


2-Dökme Çimento: Çimento silodan doğru özel tankerlere (silobas) yüklenerek hazır beton tesislerindeki veya inşaat mahallindeki beton santrallerine sevk edilir.  



Çimento tipleri nelerdir?



Çimento belirli standardlara dayanılarak üretilmektedir. Avrupa ülkelerinin çoğunluğu için geçerli olacak çimento standrdlarının hazırlanmasına 1973 yılında Avrupa Standardizasyon Komitesi’nin teknik komitesi TC 51 ile başlanmıştır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde çok sayıda çimento türünün yerel standardlara uygun olarak kullanılmakta olduğunu dikkate alan komite, genel çimentolar için hazırladığı EN 197-1 de çok sayıda çimento türüne yer vermiştir. Doğrudan Türk standardı olarak kabul edilen bu Avrupa standardı da genel amaçlı Türk çimentolarının yerini almıştır.


Yeni genel çimentolar TS EN 197-1’de “CEM Çimentosu” olarak adlandırılır.


Buna göre;


CEM Çimentosu: Hidrolik sertleşmesi öncelikle kalsiyum silikatların hidratasyonu sonucu meydana gelen ve içindeki reaktif CaO ve reakstif SiO2 toplamının kütlece en az %50 olması gereken çimentodur. Bileşimi portland çimentosu klinkeri, kalsiyum sülfat ve çeşitli mineral katkılardır.


Standarda göre CEM Çimentoları, 27 alt çeşidi kapsayan 5 ana tiptir.


CEM I: Bu grupta klinkerin sadece kalsiyum sülfat ve minör bileşen olarak ağırlıkça en fazla % 0-5 arası mineral katkı ile öğütülmesi sonucunda Portland Çimentosu elde edilir. 


CEM II: Bu grupta mineral katkı miktarı % 6-35 arasındadır. Katkı türüne bağlı olarak bu gruptaki çimentolar Portland Cüruflu, Portland Puzolanlı gibi isimler de almaktadır. 


CEM III: Bu grupta Yüksek Fırın Cüruflu Çimentolar bulunur. Katkı miktarı % 36-95 arasındadır.


CEM IV: Bu grupta Puzolanik Çimentolar yer alır. Bunlarda cüruf veya kalkar katkı maddesi olarak kullanılmaz. Katkı madde oranı puzolan ve uçucu kül katkıları ile birlite %11-55 arasında değişmektedir.  


CEM V: Bu grupta Kompoze Çimentolar bulunur. Bunlara hem cüruf (%18-50) ve hem de puzolan ve uçucu kül (%18- 50) miktarı belirlenen sınırlar içerisinde değiştirilerek birlikte katılır, miktarları klinker oranı %20- 64 arasında kalacak şekilde ayarlanır.


Bunların haricinde gerek klinker üretimi sırasında, gerekse sonradan ilave edilen mineral katkılar sayesinde özel kullanım amaçlı olarak üretilmiş, TS EN 197-1 standardının kapsadığı 5 çeşit daha çimento bulunmaktadır. Bunlar:

Sülfatlara Dayanıklı Çimentolar: Trakalsiyum alüminat miktası sınırlanmış (max %5) olarak üretilen klinkerin kalsiyum sülfat ile birlikte öğütülmesi ile elde edilir. 


Beyaz Portland Çimentosu: Özel nitelikli kil ile kireçtaşının birlikte pişirilmesiyle elde edilen beyaza yakın klinkerin bir miktar kalsiyum sülfat ile birlikte öğütülmesiyle elde edilir.


Harç Çimentosu: Dayanım gelişmesi için gerekli Portland Çimentosu Klinkeri içeren ince öğütülmüş hidrolik bağlayıcırı. İlave bileşene ihtiyaç duyulmadan sadece kum ve su karıştırılarak duvar, sıva ve kaplama işlerinde kullanıma uygun harç yapımını sağlar.


Yüksek Fırın Cürufu Katkılı, Düşük Erken Dayanımlı Çimentolar: Sınırlandırılmış hidratasyon ısısına sahip, yüksek fırın cürufu katkılı ve erken dayanımı düşük olan çimentodur.


Çok Düşük Hidratasyon Isılı Özel Çimentolar: Su ile karıştırıldığında hidratasyon reaksiyonları ve prosesler nedeniyle priz alan ve sertleşen bir hamur oluşturan, sertleşme sonrası suyun altında bile dayanımı ve kararlılığını koruyan ve geliştiren, genel çimentoların hidratasyon reaksiyonlarına sahip bir çimentodur.



Çimento sözlüğünde ne, ne demektir? 



Hidrolik Bağlayıcı: Hidrolik bağlayıcı maddeler, su ile reaksiyonu sonucu sert bir kütle oluşturduktan sonra su içersinde dağalmayan, sertliğini ve mukavemetini muhafaza eden veya artıran bağlayici maddelerdir


Hidratasyon: Çimentonun su ile karışımından sonra başlayan kimyasal reaksiyon.


Priz: Hidratasyonun başlamasının ardından çimento ve su karışımından oluşan hamurun katılaşmasına verilen ad.



Çimento üretiminin tarihçesi nedir?



"Çimento" kelimesi, yontulmuş taş kırıntısı anlamındaki Latince "caementum" sözcüğünden türemiş, sonraları “bağlayıcı” anlamında kullanılmaya başlamıştır. İlk betonarme yapının tarihi 1852 olmakla birlikte, yapıların inşasında bağlayıcı malzemelerin kullanımı çok eskilere dayanır; bağlayıcı madde olarak kullanılan ilk madde kireçtir. 


Bu konuda kesin bulgular olmamakla birlikte, kirecin bağlayıcı özelliğinin insanlık tarihinin erken dönemlerinde M.Ö. 2000’li yıllarda keşfedildiği söylenebilir. Eski Mısır, Kıbrıs, Girit ve Mezopotamya'nın değişik yörelerinde kirecin bir yapı malzemesi olarak kullanılmasına ait örneklere rastlanılmıştır. Eski Yunanlılar ve Romalılar kireci hidrolik bağlayıcı olarak kullanmışlardır. M.Ö. 70 - 25 yılları arasında yaşamış olan Mimar Vitruvius "On Architecture" (Mimarlık Üzerine) adlı 10 ciltlik kitabında puzolan ve kireç karışımlarının hidrolik özelliklerinden bahsetmiş, nehir ve deniz kıyısında yapılacak olan yapılarda kullanılabilecek harç için karışım oranı bile vermiştir. Araştırma sonuçları Anadolu'da Çatalhöyük'teki evlerin yapımında kullanılan sıvanın 7000 yıl öncesine tarihlendiğini ortaya koymuştur.

Tarihte, Mısır Piramitleri, Çin Seddi ve değişik zamanda yapılan kalelerde o dönemin medeniyetini simgeleyen birçok değişik bağlayıcı madde kullanılmıştır. Daha sonra yaklaşık 2000 yıl önce, Romalılar söndürülmüş kireci volkanik küllerle ve sonraları, pişirilmiş tuğladan elde edilen tozlarla karıştırarak bugünkü çimentonun özelliklerine benzer bir hidrolik bağlayıcı kullanmaya başlamışlardır. Eski Yunanlılar ise Santorin Adası'ndaki volkanik tüfleri kireçle karıştırarak veya killi kireç taşından elde ettikleri bir tür hidrolik kireçle harç yapmışlardır.


Eski Yunanlılar ve Romalılar kireç ve puzolan karışımlarının hidrolik özelliğinin farkına varmış ve bunları kullanmış olmakla birlikte, ne kirecin elde edilişi ne de puzolanik reaksiyonları kimyasal olarak açıklayacak bilgiye sahip olamamışlardır. Örneğin Pliny (Romalı bilgin Gaius Plinius) "taşın ateşle yakılmasıyla elde edilen kirecin suyla temas edince neden tekrar yandığının" anlaşılmaz olduğunu yazmıştır. Bağlayıcı malzemelerin kalitesi ve kullanımı konusunda ancak 18. Yüzyıl’da kayda değer bir gelişme olmuştur. 1756 yılında Eddystone Lighthouse'u yeniden inşa etmekle görevlendirilen John Smeaton, kirecin kimyasal özelliklerini ilk anlayan kişi olarak bilinir. Daha sonraki gelişme ise "Roman Cement" (Roma Çimentosu), adı ile bilinen bağlayıcının Joseph Parker tarafından elde edilmesiyle olmuştur.


1824 yılında İngiltere'nin Leeds kentinde, Joseph Aspdin isimli bir duvarcı ustası hazırladığı ince taneli kil ve kalker karışımını pişirerek ve daha sonra öğüterek bağlayıcı bir ürün elde etmiştir. Bu ürüne su ve kum katıldığında ve zamanla sertleşme olduğunda, ortaya çıkan malzemenin İngiltere'nin Portland adasından elde edilen yapı taşlarını andırdığını gören Joseph Aspdin,   elde ettiği bu bağlayıcı için 21.10.1824 tarihinde "Portland Çimentosu" adı altında patent almıştır. Bu bağlayıcı daha sonraki yıllarda büyük gelişmeler gösterse de "portland" ismi aynen korunmuştur.


Aslında Joseph Aspdin tarafından üretilen bağlayıcı, üretim sırasında yeterince yüksek sıcaklıklarda pişirilmediği için bugünkü portland çimentosunun özelliklerine tamamen sahip olamamıştır. Yine de İngiltere Kirkgate İstasyonu’nun yanındaki halen ayakta olan "Wakefield Arms" binasının Joseph Aspdin'in yaptığı bağlayıcı ile yapıldığı belirlenmiştir. Hammaddelerin yüksek sıcaklıklara kadar pişirilip öğütülmesi olayı daha sonra Isaac Johnson isimli bir İngiliz tarafından gerçekleştirilmiştir (1845).



Anadolu’da çimentonun tarihi nedir?



Anadolu’da ise Hitit kentlerinde, özellikle Çorum, Tokat ve Malatya illerindeki antik kentlerde, magneziyen kireç ile karıştırılmış puzolanik aktif doğal malzemelerin harç yapımında kullanıldığı görülmüştür.


Bunun dışında Güneydoğu Anadolu’da Asurlulardan kalma tarihi kalıntılarda normal kireç ile bazalitik puzolanik maddenin kullanılmış olması vb. Örnekler, Anadolu’da Romalılar ve Yunanlılar’dan önce çimento kullanıldığı göstermektedir. Teos- İzmir, Efes- İzmir, Afrodisias- Aydın, Kinidas- Muğla antik kentlerinde çimento ve harcın eski Anadolu uygarlıkları ile geniş temas kurulduktan sonra da görülmüştür.  


Dünya’da çimento üretim ve satışına 1878 yılında başlanmasına rağmen, Türkiye’nin çimento sektörü ile tanışması ise esas olarak 1912 yılında özel sektör girişimi ile olmuştur. 34 yıl geç başlanması su kireci imalinin yeterli olmaması ve bu yılların Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemlerine rastlamasından kaynaklanmaktadır.



İlk çimento fabrikası ne zaman, nerede kuruldu?



Dünyada ilk çimento fabrikası, İngiltere'de 1848 yılında kurulmuştur. İlk Alman Çimento Standardı 1860 yılında oluşturulmuştur. American Concrete Institute (ACI)'nın kuruluşu ve ilk Amerikan Yönetmeliklerinin oluşturulması ise 1913 yılına rastlamaktadır.



Türkiye’deki ilk çimento fabrikası ne zaman nerede kuruldu?



Türkiye’de ise 1912 yılında “Aslan Osmanlı Anonim Şirketi”’ne ait “Darıca Fabrikası” ile “Eskihisar Portland Çimento ve Su Kireci Osmanlı Anonim Şirketi’ne” ait “Eskihisar Fabrikası” işletmeye alınmıştır. 


Biri yaş diğeri kuru sistem olarak kurulan bu fabrikalarda 100- 150 ton/ gün ve 60-70 ton/ gün kapasiteli, bugünün ölçüleri ile tesisi düşünülemeyen iki fırın bulunmaktaydı. Darıca Fabrikası FLSmidth firması tarafından, Eskihisar Fabrikası ise bir Alman firması tarafından tesis edilmiştir. Su kireci pazarının yanı sıra çimento da büyük talep görmüş ve her iki fabrika işletmeye alınmalarından sonra genişletilmişlerdir.


Aynı yıllar içerisinde ülkemizde 60.000 ton su kireci üretilmekte olup, 1930- 1931 yılına kadar üretimi çimento üretiminin üstünde olmuştur.


Ülkenin çimento ihtiyacını karşılayan bu fabrikalar büyük miktarlarda ithalat yapıldığı 1920 yılına kadar kötü ve yıpratıcı bir iç piyasa rekabetine girmişlerdir. Bu devrede çimento sektörüne devlet müdahalesi söz konusu olmadığından çimento fiyatları oldukça düşmüştür. Yıpratıcı rekabete dayanamayan bu iki fabrika 1920 yılında “Aslan ve Eskihisar Müttehit Çimento Fabrikaları A.Ş.” adı altında birleşerek ithal çimento karşısında birlikte harekete geçmişlerdir.



Çimento 500 yıl dayanabilir mi? 



Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) Başkanı Mustafa Güçlü, 07 Haziran 2013 tarihinde İstanbul'da basına sektördeki son gelişmeleri değerlendirdiği toplantıda Mimar Sinan ve Büyük Çamlıca Camii için 500 yıl ömürlü olarak üretilen çimento-betonun, Marmaray ve 3. Boğaz Köprüsü için 110-120 yıl dayanıklılık özellikleriyle üretildiğini söyledi.


Gazeteciler, Marmaray'da kullanılan betonun ömrünü sorduğunda ise, "110 yıl" yanıtını aldı. "Camiye 500 yıl, Marmaray için 110 yıl ömür. Neden bu kadar farklı?" sorusunu ise şöyle yanıtladı Çağlar:


"Marmaray'da şartname öyle. Oradaki beton da çok özel formüllerle geliştirildi. 29 Ekim 2013'ten itibaren o tünelden geçişler başlayacak. Malzemenin kalitesini hep birlikte göreceğiz." 


Geçtiğimiz günlerde temeli atılan 3. Boğaz Köprüsü'nün ayaklarına ise 120 yıl ömürlü çimentoyu Akçansa veriyor.

CNN Türk’ün haberine göre; sektörde yeni yatırımlar artık çevreye ve enerji tasarrufuna yönelik. Birlik Başkanı Mustafa Güçlü, "Toz çıkışı Avrupa ortalaması 50 miligramdır. Biz 10 miligrama, hatta daha altına çektik, 6 - 7 miligrama kadar düşüren fabrikalar var. Sektörde filtre, enerji  gibi konularda toplam 250 milyon euroluk yatırım yapılıyor" dedi. Atık değerlendirme ve enerji tasarrufunda önemli mesafeler alındığını belirten Güçlü, "Atmosfere saldığımız ısıdan elektrik elde etmemiz mümkün. Sektörün tümü bu yatırımı yaparsa yıllık elektrik tüketimimizin yüzde 20'sini buradan karşılayabileceğiz, bunun yıllık parasal değeri 280 milyon lirayı buluyor" dedi. 


Çimentocular, başta İstanbul olmak üzere, belediyelerin çöplerine de talip. Kuru çöpü yakarak çimento üretiminde kullanmak isten fabrikalar iki engelle karşılaşıyor; mevzuat boşluğu ve belediyelerin yaklaşımı. Sektör temsilcileri, "Çöpü bertaraf ediyorum, para verecekleri yerde para istiyorlar" diye yakınıyor belediyelerden. 



Çimento tarihi takviminde neler var?



MÖ 8000’den Önceki Yıllar (Paleolitik Çağ): Killi toprakların bağlayıcılık MÖ 8000’den Önceki Yıllar (Paleolitik Çağ): potansiyeli farkedilmiş ve bu malzemeden döneme uygun, işe yarar basit aletler ve heykelcikler  yapılmıştır. 


MÖ 8000- MÖ 8000--- MÖ 4500 Yılları (Neolitik Çağ): MÖ 4500 Yılları (Neolitik Çağ): MÖ 4500 Yılları (Neolitik Çağ): Ateşin MÖ 500.000 yıllarında yıldırım düşmesi ile bulunup, MÖ 7000 yılında yapılan sürtünme sağlayıcı aletlerle uygulanmasının öğrenilmesinin ardından alçı ve kirecin bilinçli olarak üretilebilme yöntemleri keşfedilmiştir. 


MÖ 4500- MÖ 4500--- MÖ 300 Yılları: MÖ 300 Yılları: MÖ 300 Yılları: MÖ 4500’de Mezopotamya’daki kent devletleri kurulmaya başladıktan sonra bu devletlerde taş, ahşap gibi pek çok yapı malzemesi kullanılmış, yaygın olarak yararlanılan malzemeler ise killi topraktan üretilen harçlar olmuştur. Bunun yanısıra kullanılan bir diğer bağlayıcı malzeme ise doğal asfalttır. 


MÖ 300- MÖ 300--- MS 1453 Yılları: MS 1453 Yılları: MS 1453 Yılları: Yaklaşık olarak MÖ 509- MÖ 27 yılları arasında bir tarihte Romalılar tarafından “puzolan” olarak adlandırılan bir malzemenin hidrolik bağlayıcılık potansiyeli keşfedilmiştir. Romalılar yaptıkları puzolanik malzemelerle yaptıkları su altında da sertleşebilen harçları ve betonları birçok önemli yapıda kullanmışlardır. 


1453---- 1690 Yılları: 1690 Yılları: 1690 Yılları: Bizans İmparatorluğu olarak anılan Doğu roma İmparatorluğunun 1453 yılında çökmesinden sonra bağlayıcılar ve betonla ilgili önemli yenilikler yer almamıştır. 1299 yılında kurulmuş olan Osmanlı Devleti’nin daha sonraki dönemlerinde (özellikle 1500’lü yıllarda Mimar Sinan tarafından) “Horasan Harcı” olarak adlandırılan malzemeden yararlanılarak görkemli eserler yapılmıştır. 


1690---- 1790 Yılları: 1790 Yılları: 1790 Yılları: Plymouth Limanı 1600’lü yıllarda, demirlemek isteyen gemiler için en uygun liman olarak görülmektedir. Ancak denizin içerisinde yer alan Eddystone kayalıkları limana yaptığı dalga ve alabora ile limana girişi zorlaştırmaktadır. Su altında sertleşebilen harçların kullanımı ile İngiltere’deki, gemicilere kolaylık sağlaması amacıyla yapılan Eddystone Deniz Feneri yapımı 1757- 1759 yılları arasında tamamlanmıştır. Fener, denizaltında açılan deliklere, kurşun ile tutturulmuş olan demir çubuklara bağlı ve toplam yüksekliği 36.6 m’dir. 


1790---- 1800 Yılları: 1800 Yılları: 1800 Yılları: İngiltere’de doğal çimento üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. 1796 yılında İngiliz James Parker tarafından “Roma Çimentosu” veya “Parker’ın Çimentosu” olarak adlandırılan doğal çimento üretilmiştir. Hammaddesi Londra civarında veya İngiltere’de bulunan kalker taşlarıdır. O dönemde 

Büyük kanal ve liman yapımlarında kullanılmıştır. 


Ayrıca aynı yılda, benzer bir hammadde ile İngiliz James Frost tarafından da “İngiliz Çimentosu” veya “Frost’un Çimentosu” olarak adlandırılan doğan çimento üretilmiş ancak Roma Çimentosu kadar popüler olmamıştır. 


1800---- 1824 Yılları: 1824 Yılları: 1824 Yılları: Fransız Louis Vicat, hidrolik bağlayıcı malzemelerin üretimine önemli katkılarda bulunmuş, ürettiği hidrolik bağlayıcıyı köprü ve beton kanallarında kullanmıştır. 


Hidrolik kirecin, kireç ve puzolan karışımından elde edilne bağlayıcıların ve doğal çimentonunu su altında sertleşebilme özelliğini araştırmış, belirli oranda silika, alümina ve kalsiyum oksitin birleştirilmesiyle sentetik hidrolik bağlayıcı üretmiş ve bu çalışmalar bugün kullanılmakta olan portland çimentosu üretimine ışık tutmuştur. 1822’de yapımı tamamlanan Souillac Köprüsü’nün ayaklarının, ekonomik nedenlerden ötürü, birisinde kendi ürettiği hidrolik bağlayıcıyı kullanmıştır. Bağlayıcı malzeme ve su karışımından oluşan hamurun priz süresinin tayini için, günümüzde de kullanılan, bir deney yöntemi bulmuştur.


1824---- 1850 Yılları: 1850 Yılları: 1850 Yılları: 1824 yılında İngiliz Joseph Aspdin, “portland çimentosu” olarak adlandırdığı bir çimento üretmiş ve patent almıştır. 1850 yılında İngiliz Isaac Charles Jonhson, Aspdin tarafından bulunan çimentoya benzer bir çimento ürettiği için modern portland çimentosunun ilk üreticisi olarak tanınmıştır. Bunun üzerine İngiltere’de bir çok fabrika üretim için kurulmuştur. 


1850---- 1865 Yılları: 1865 Yılları: 1865 Yılları: 1850’li yılların başlarında Fransa, Belçika ve Almanya’da portland çimentosu üreten ilk fabrikalar kurulmuştur. Bu yıldan itibaren aynı zamanda “betonarme malzeme” kullanımı başlamıştır. 1860’lı yıllarda yüksek fırın cürufu granüle hale getirilerek kullanılmaya başlanmıştır. 1865 yılında Almanya’da bir fabrika “öğütülmüş granüle yüksek fırın cürufu + söndürülmüş kireç” karışımından oluşan çimento üretmeye başlamıştır. 


1865---- 1900 Yılları: 1900 Yılları: 1900 Yılları: 1869 ve 1870 yıllarında Fransız François Coignet’in ABD’de patentler aldığı yöntemle “Beton Coignet” adı altında önyapımlı beton elemanları üretilmeye başlanmıştır. 1871 yılında ABD’li David O. Saylor tarafından ABD’de portland çimentosu üreten ilk fabrika kurulmuştur. 1887 yılında İngiliz Frederick Ramsome tarafomdam çimento fabrikalarında kullanılmak üzere ilk “döner fırın” yapılarak patent alınmıştır. 1890 yılında çimento üretiminde alçıtaşı kullanılmaya başlanmıştır. 1892 yılında Almanya’da ve 1896 yılında da ABD’de cüruflu çimento üretimine başlanmıştır. 1898 yılında bağlayıcı malzemeler ve beton için temel deney yöntemlerinin standartlaştırılmasına da başlanılmıştır. 


1900---- 1909 Yılları: 1909 Yılları: 1909 Yılları: Bu yıllar arasında çimento üretimi ve betonarme ev yapımı konusunda Thomas Alva Edison’un çalışmaları olmuştur. 1908’de kendisine betonarme garaj yapan Edison, 1909 yılında daha uzun bir döner fırın yaparak çimento kapasitesinin artmasını sağlamıştır. 1909 yılında 11 adet betonarme ev yapmış, bu girişim ABD’de toplu konut yapımı için başlangıç olmuştur. 1909’da da bu yapılara uygun boya imal etmiştir. Hazır beton üretimi ilk kez 1903 yılında Almanya’da başlamış, Jürgen H. Margens bu anlamda patent almıştır. 


1910---- 1920 Yılları: 1920 Yılları: 1920 Yılları: 1911 yılında Türkiye’de ilk çimento fabrikası kuruldu. 1914 yılında ABD’li Stephen Stepanian hazırbetonun transmikser ile taşınmasına dair çalışmalarına başlamış, tasarladığı transmikseri 1916 yılında beton endüstrisine sunmuştur. 1918 yılında ABD’li Duff A. Abrams, “su çimento oranı kanunu” nu ortaya çıkarmıştır. 1918 yılında ilk buharlı beton gemiler yapılmıştır. Aynı yıl ayrıca beton kıvamının tayininde çökme deney yöntemi ilk kez uygulanmıştır. 


1920---- 1930 Yılları: 1930 Yılları: 1930 Yılları: 1928 yılında Fransız Eugene Freyssinet, yüksek dayanımlı çelik ve beton kullanarak öngerilmeli beton yapımını geliştirmiştir. 1929 yılında İsveçli Axel Eriksson, yüksek basınçlı buhar kürü uygulayarak “gaz beton” üretmiştir. 


1930---- 1950 Yılları: 1950 Yılları: 1950 Yılları: 1930’lu yılların başında termik santrallerde kullanılan pulverize kömürü yan ürünü olan uçucu külün puzolanik özellikleri araştırılmış ve 1937 yılında bu malzeme beton yapımında kullanılmaya başlanmıştır.1930’lu yıllarda yerine yerleştirilen taze betonun sıkıştırılması işleminde vibrasyon uygulanmasına, 1933 yılında betonun pompa gücü kullanılarak taşınmasına, 1935 yılında da bazı betonların donma- çözülme olaylarında dayanıklılığının içerisine sürüklenen hava kabarcıklarına bağlı olduğunun anlaşılmasından sonra beton yapımında hava sürükleyici malzemelerin kullanıma başlanmıştır. 1943’te Pier Luigi Nervi yapılara estetik bir görünüm sağlayacak ferro betonu bulmuştur. 1948 yılında Ernst Schmidth “Beton Çekici” adında, beton basınç dayanımının hasarsız bulunmasını sağlayan bir alet geliştirmiştir. 


1950---- 1960 Yılları: 1960 Yılları: 1960 Yılları: 1950’li yıllarda öğütülmüş granüle yüksek fırın cürufu beton yapımında kullanılmaya başlanmıştır. 1950 yılında silis dumanı katkı maddesi olabilirliği yönünde araştırılmış, ilk kez 1952 yılında bir tünel yapımında, betonda katkı malzemesi olarak kullanılmıştır. 1957 yılında Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği kurulmuştur. 1958 yılında ABD’de genleşen çimento üretimi gerçekleştirilmiştir. 


1960---- 1970 Yılları: 1970 Yılları: 1970 Yılları: 1960’lı yıllardan itibaren betonda kimyasal katkı malzemesi kullanımı yaygınlaşmıştır. Buna ilişkin ilk standart 1962’de ABD’de yürürlüğe girmiştir. 1960 yılında Türk Standartları Enstitüsü kurulmuştur. 


1970---- 1980 Yılları: 1980 Yılları: 1980 Yılları: 1970’li yıllarda “silindirle sıkıştırılmıl beton” olarak adlandırılan betonun yol ve özellikle de baraj yapımında kullanımı yaygınlaşmıştır. 1970’li yıllarda “lifli beton” kullanımına başlanmıştır. 


1980---- 2000 Yılları: 2000 Yılları: 2000 Yılları: 1980’li yıllarda süperakışkanlaştırıcı katkı maddelerinin beton yapımında kullanımı yaygınlaşmıştır. 1988 yılında “kendiliğinden sıkışan beton” kullanılmaya başlanmıştır. (Kaynak:  Erdoğan T.S., Erdoğan Y.T. (2007), Bağlayıcı Malzemelerin ve Betonun Onbin Yıllık Tarihi, ODTÜ Yayıncılık)